İslam İktisadı
“İktisat” kavramı aslında Arapça hedefe yönelme, doğru yol, amaca uygun, mutedil demek olan “kasd” kökünden gelmektedir. 3 Bir açıdan da her şeye hakkını verme, her şeyi yerli yerine koyma anlamına gelir. Bu yönüyle, “iktisat” kelimesi itidal üzere hareket etme, harcamalarda tasarruflu olma, kanaat etme demektir.
İslam iktisadının temel kaynakları Kur’an ve Sünnet’tir. Ahmet Tabakoğlu, İslam iktisadının temel kaynaklarının merkezinde Kur’an ve onun sistemik bütünlüğü olduğunu şöyle açıklar: “Kur’an, İslami hükümlerin kaynağıdır. Diğer kaynaklar Kur’an’ın yorumlanmasıyla ortaya çıkmışlardır ve netice itibariyle Kur’an sisteminin bütünlüğünde yerlerini alırlar.”
İslam ve onun iktisadi anlayışını ortaya koymak bugün için insanlık ve İslam dünyası için hayati bir önem taşımaktadır. Zira İslam dünyasının, insanlığın ve tüm dünyanın gidişatı hüsran gibi gözükmektedir. İslam’ın bütün sorunlara çözümü barındıran dinamik ve sinerji dolu yapısı insanlığa büyük imkânlar sunmaktadır. Ancak bunun için, İslam’ı Batı medeniyetinden ayrı bir medeniyet olarak ele almalı ve bunun ışığında meselelere yaklaşılmalıdır. Bu konuda, İslam’ın her cephesinde olduğu gibi iktisat cephesinde de onun orijinalliğini ve kendine haslığını asla
unutmamak gerekir.
Sezai Karakoç bu durumu şöyle ifade etmektedir: “İslam toplumunda kendine mahsus bir iktisadi içyapı oluşmuştur. Bunun ana çizgileri yakalanıp, İslam toplumunun iktisadi yapısının orijinalliği kabul edilmedikçe, bu ülkeler ekonomisi üzerine yapılan incelemeler aldatıcı analojiler olmaktan öteye geçemez.”
İslam’ın iktisadi görüşü diğer sistemlerden tamamen bağımsızdır. Fakat İslam’ın iktisadi cephesi, İslam’ın diğer cephelerine bağımlıdır. Hepsi bir bütün teşkil eder. İslam’da materyalist iktisadın “homo economicus”u geçerli değildir.
İslam İktisadına Dair
İslam İktisadı (Islamic Economics) tabiri ilk olarak Hindistan âlimleri tarafından dile getirilmiştir. Türkiye’de ise Muhammed Hamidullah’ın başlatmış olduğu konferanslar ile birlikte gündeme gelmiştir.
İslam İktisadında ilk olarak tevhid aksiyomu yani Allah’ın birliği ve egemenliği vardır. İkinci olarak adalet ve ihsan aksiyomu yani denge ve iyiliktir. Bundan başka bir ifadeyle adaleti inşa etme ve ihsanı (iyiliği) yaygınlaştırma gelir. Üçüncü aksiyom olarak da özgür iradeyi, İslami ekonomik anlayış içerisinde insanların özgür irade ile donatılmış olmalarını sayabiliriz. Dördüncü aksiyom olarak sorumluluk bilincini diğer bir deyişle bireylerin ve toplumun kamunun iyiliği için kendi yükümlülüklerinin farkında olmaları gerektiğini söyleyebiliriz.
Adaleti inşa etmek ve ihsanı (iyiliği) yaygınlaştırmak ile nesiller içindeki ve nesiller arasındaki eşitliği sağlamak için insanoğlundan ve toplumdan beklenenler; şimdiki ve gelecek nesillerin ihtiyaçları arasında bir denge kurmak, bireylerin ihtiyaçlarını karşılayacak politikalar geliştirmek, kendileri için saygın birer hayat kurmalarına imkân verecek, zenginliğin daha adil dağıtımını sağlayacak politikalar geliştirmek ve son olarak da büyüme ve istikrar odaklı politikalar üretmeleridir.
İslam iktisadının esasları şunlardır: İsrafın bertaraf edilmesi, adil gelir bölüşüm sağlar. Bunun ile servet ve mülkiyetin yaygınlaştırılması, iktisadi bağımsızlığın sağlanması ve iktisadi istikrar.
“İslam İktisadı”, hakikat penceresinden bir maksada, bir gayeye matuf olarak insan, toplumdur. Ayrıca eşya ve kâinat hakkında bir zihin, bir tasavvur oluşturmaktadır. Hatta hayatı bu zihin üzerinden ahlaki temelde maddi ve manevi olarak yeniden inşa etmektir. Bu çerçevede İslam İktisadının muadili “materyalist iktisat”tır. Kapitalizm ve sosyalizm ise sadece materyalist iktisat zihniyetinin uygulama modelleridir.
Önerilen yazı; Katılım Bankacılığının Doğuşu