Yazı Başlıkları
Katılım Bankacılığının Doğuşu: “Bankacılıkta yeni bir boyut: Katılım Bankacılığı” başlıklı bir yazı kaleme alındı ve bu yazı geliştirildi.
Katılım Bankacılığının Doğuşu
“Bankacılıkta yeni bir boyut: Katılım Bankacılığı” başlıklı bir yazı kaleme alındı ve bu yazı geliştirildi. Söz konusu yazı Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Temel Hazıroğlu ve Mehmet Emin Özcan adıyla Albaraka Türk’ün yayınladığı Bereket Dergisinde kapak yazısı olarak yayınlandı. Böylece ilk defa bu kavram kamuoyunun gündemine gelmiş oldu. Bu yazının ardından yeni ismin tanıtılması ve kabul görmesi çalışmaları devam etti.
Yine bu çerçevede, Yeni Şafak Gazetesinin 17 Mayıs 2004 tarihli baskısında Temel Hazıroğlu tarafından “Özel Finans Kurumları veya Katılım Bankacılığı” adlı bir yazı daha yayınlandı. Bu yazı da benzer gerekçelerle yeni kavramı öneriyor ve karakteristik gerekçelere dördüncüsünü ilave ediyor, bu kurumların gerçek ekonomi, verimli ekonomi ve kayıtlı ekonomi açısından önemini vurguluyor ve bu kavramın herkesi sürece katılıma davet eden, bir ölçüde zorlayan bir yapıya sahip olduğunun altını çiziyordu.
Katılım Bankacılığı kavramının iki önemli özelliği bulunmaktadır. Birincisi, açık, anlaşılır, sade ve kısa olmasıdır. İkincisi, kar ve zarara katılmayı esas alan bankacılığı tam ve doğru olarak ifade etmesidir.
“Katılım Bankacılığı” kavramının özgün, bütünlüğü sağlayan ve özü tarif eden yapısıyla adı geçen üç unsuru içeren bir kavram ve bu çerçevede uygun ve yerinde bir tanımlama olduğuna kanaat getirilmiştir.
Özel Finans Kurumlarının üst yönetimi ve sahipleri, hissedarları bu yoğun tartışmalara katıldılar. Ve sonuçta bu kurumlar Katılım Bankası adıyla 2005 yılındaki Bankacılık Kanununa girmeye karar verdiler. Yapılan yoğun çalışmalar neticesinde Özel Finans Kurumlarının adı Katılım Bankaları olarak değişti ve bu kurumlar 1999 yılında Özel Finans Kurumu adıyla dâhil oldukları Bankacılık Kanununda 2005 yılında bu kez yeni adla yani Katılım Bankası adıyla yer almaya başladılar. Böylelikle “Katılım Bankacılığı” yeni bir kavram olarak literatürde ve mevzuatta yerini almış oldu.
Katılım Bankacılığı Kavramsal Önemi
Çağdaş bütün sorunlara her şeyin başına İslam koyarak çözüm bulma kolaycılığına karşın, hakikat düşüncesinin bugün neye tekabül ettiği ve bugünkü insana nasıl dokunabildiği noktasında Katılım Bankacılığı kavramı uygun bir kavramdır. Zira bu fikir ne bir şeye karşıtlıktan ne de bir şeyin parçası olmaktan güç alır. Bizatihi kendinden, kendi özünden güç alır.
Banka kavramı hem dünyada hem de İslam ülkelerinde son derece prestijli ve yüksek algılı bir isim olduğu ve yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerde önemli ve etkili bir alan oluşturduğu için Katılım Bankacılığı kavramı uygun bir kavramdır.
Kar ve zarara katılmayı esas alan bankacılık sistemini tam ve doğru olarak ifade etmesi açısından, başka bir ifade ile yapılan işi açık ve net tanımlaması açısından Katılım Bankacılığı kavramı uygun bir kavramdır.
Ayrıca unutmamak gerekir ki, bankacılık yapma hakkı sadece isimdir. Böylece, marka değeri olarak bile belli bir meblağa denk gelmektedir. Katılım bankalarından “banka” ismini kaldırır. Onları başka bir isimle tanımlamak ve diğer finansal şirketler grubuna indirmek, hem stratejik bir hata olur hem bu kurumları maddi olarak zarar ettirir. Hem de bu kurumların geleceğini tehlikeye sokar.
Bunun yanında banka kelimesinin kullanılmaması neticesinde çıkacak ilave ve önemli bir risk daha vardır. Uygulamada karşılaşılabilecek bir başarısızlık İslam’ın ekonomi politikasına olan inancı zayıflatacak ve nihayetinde çıkabilecek bütün olumsuzlukların İslam’a mal edilme riskini de gündeme getirecektir.
Özel Finans Kurumları – Katılım Bankacılığının Doğuşu
Özel Finans Kurumları, Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde bir kararnamesi sonucu 1985 yılında kuruldular. Klasik bankacılıktan farklı olarak faizsiz bankacılık prensiplerine uygun çalışmak üzere faaliyete geçtiler. Bu kurumlar ekonomik ve toplumsal bir ihtiyaçtan doğmuşlardır. Atıl fonları ekonomiye kazandırarak hem sosyal, toplumsal ve ekonomik bir rol üstlenmektedir. Hem de ülke ekonomisinin büyümesine ve gelişmesine katkı sağlamaktadırlar. Faizsiz bankalar yapıları gereği reel sektörü finanse etmekte ve kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandırmaktadırlar. Bu kurumların en büyük ve ayırt edici farkı ‘Faizsizlik Prensibi’dir. Faizsizlik Prensibinin özü:
- Fon toplarken herhangi bir sabit getiri taahhüdünde bulunmamaktadır. Oluşacak karı/zararı belli bir paylaşım oranında müşteri ile bölüşmek,
- Nakit kredi kullandırmayıp, bir malı veya hizmeti peşin alıp vadeli satmak veya ortaklık yapmak,
- Her türlü bankacılık hizmetinde faizden kesinlikle kaçınmaktır.
Özel Finans Kurumları fon toplama ve fon kullandırma hizmetleri yanında olur. Diğer bankacılık hizmetlerini de (teminat mektubu, çek, senet, EFT, havale vardır. Ayrıca dış işlemler, döviz alım satım, ithalat, ihracat, vb.) vermeye başladılar.
Katılım Bankacılığının Doğuşu
1 Yorum
Katılım Bankacılığı Yapısındaki Belli Başlı Ürünler Şu Şekilde Özetlenebilir:
MURABAHAH: Murabaha sözleşmesi, bir tarafın mutabık kalınan bir kar marjı artı maliyet ile hali hazırda ellerinde bulunan belirli bir tür varlığın ikinci tarafa satışı ile oluşan satış sözleşmesidir.
MUDARABAH: Mudaraba, bir yatırımcının bu yatırımı değerlendirebilecek yetenekte bir kişi ya da kuruluş ile girdiği kar – zarar ortaklığı anlaşmasıdır.
MUSHARAKAH: Müşaraka iki taraf arasında bir işletmeye ya da menkul veya gayrimenkule yapılacak bir yatırımı ifade eder. Bu anlaşmalarda kar dağılımı anlaşma metninde belirtilen oranlara göre, zarar durumunda zarar paylaşımı ise ana para katılım oranına göre gerçekleşir.
SUKUK: Kira sertifikaları, varlık kiralama şirketlerince, kendi nam ve sertifika sahiplerinin hesabına ve yararına, satın almak veya kiralamak suretiyle devralınan varlıkların finansmanını sağlamak amacıyla düzenlenen ve sahiplerinin bu varlıklardan elde edilen gelirlerden payları oranında hak sahibi olmalarını sağlayan menkul kıymetlerdir.
WA’AD: Vaad sözleşmeleri, klasik bankacılıktaki Forward işlemleri ile benzeşmektedirler. Ancak klasik bankacılıktaki forward işlemlerinin temel özelliği olan “gayri kabili rücu” prensibi yoktur. Aksine, işlemi yapan taraflardan biri, diğerine, vade geldiğinde işlemden “cayma” hakkını verir.