İsrail ile İran arasında süregelen çatışmalar, toplumda yoğun bir bilgi kirliliğine yol açmış durumda. Her iki ülke de, aleyhlerindeki olumsuz gelişmelere karşı sessiz kalarak, kendi başarılarını abartılı bir şekilde duyurmayı tercih ediyor. Bu durum, savaşın gerçek vekatini anlamayı zorlaştırırken, bölgedeki gerilimin hızla arttığını gösteriyor. çatışmalar, giderek karşılıklı bir yıpratma taktiğine dönüşmüş durumda.
İran, İsrail’e yönelik kuzey Irak ve Suriye üzerinden füze saldırıları gerçekleştirerek, İsrail hava üslerini hedef alıyor. Buna karşılık İsrail, Ürdün hava sahasını kullanarak yaklaşık 100 savaş uçağı ile İran’a füze saldırıları yapıyor. İran, Rusya’dan aldığı S-400 savunma sistemleri ve kendi geliştirdiği hava savunma sistemleriyle bu füzeleri etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Böylece, savaş alanı aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’nın geliştirdiği silahların karşılıklı test edildiği bir laboratuvara dönüşmüş durumda.
İran’ın nükleer tesisleri, Rusya’nın desteklediği S-400 füze savunma sistemleri ile korunuyor. Ancak İran’ın bir sonraki adımı olarak ileri sürdüğü Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi, dünya enerji piyasalarında ciddi sarsıntılara yol açabilir. Bu stratejik geçidin kapatılması, petrol teslimatlarını durduracak ve küresel ölçekte büyük bir enerji krizi meydana getirecektir.
Türkiye açısından değerlendirildiğinde, şu an için doğrudan bir tehdit algılanmamaktadır. Türkiye, Rusya’dan doğrudan doğalgaz tedarik etmektedir; ayrıca İran sınırından petrol ve doğalgaz temin etmektedir. Türkiye’nin bu süreçte alması gereken en önemli önlem, tarafsız ve sessiz kalarak bölgedeki gelişmeleri dikkatle izlemek olacaktır.