M.Ö. 1177: Medeniyetin Çöktüğü Yıl adlı eser, tarihsel olarak kaydedilen ilk geniş çaplı uluslararası ilişkiler dönemine ve bu dönemde meydana gelen uygarlıkların çöküş süreçlerine odaklanmaktadır. Geç Tunç Çağı’nın sonunu işaret eden bu çöküş, yazara göre uluslararası stratejik bağımlılıkların düzenlerindeki aksamalar sonucunda ortaya çıkmıştır.
Bu dönemdeki uygarlıklar, çeşitli nedenlerden ötürü kaybolan bağımlılık unsurlarına alternatifler geliştirememiş, geliştirmek için ihtiyaç duyulan zamanı bulamamıştır.
Günümüzde de Geç Tunç Çağı Akdeniz uygarlıkları gibi, dünya çeşitli ekonomik başlıkları içeren karmaşık bağımlılıklar ağına sahiptir.
Bir ülkedeki siyasi bir krizin, bazen binlerce kilometre uzaktaki bir başka ülkede çarpıcı sonuçlar doğurması mümkündür.
Afrika’daki bir kamulaştırma işlemi, Avrupa’daki bir ülkenin enerji stratejilerini tamamen değiştirebilir.
Benzer şekilde, bir doğalgaz boru hattının sabotajı; yıllarca temiz enerjiye geçiş planları yapan birçok ülkenin, başka riskleri göze alarak kömür ve nükleere dönüş yapmasına yol açabilir.
Bugün daha karmaşık ve çok yönlü bir dünya düzeninde bulunmamıza rağmen, en zorlu durumlarda bile alternatif stratejiler geliştirmek mümkündür. Ancak bu, niyetle doğru orantılıdır.
Petrol gibi stratejik bir kaynak söz konusu olduğunda ve ilgili ülke dünyada en fazla petrol üreten ülkelerden biri ise, alternatif bulma süreci zorlayıcı hale gelebilir. Alternatif çözümler, genellikle daha yüksek maliyetlerle sonuçlanabilir.
İRAN’IN ENERJİ ALTYAPISINA OLUMLU ETKİLER
Son bir ay içerisinde dünya medyası, İsrail’in İran’a yönelik askeri saldırı hazırlıklarını tartıştı. Ancak bu saldırının iki yönü şaşırtıcıydı. İlk olarak, İran’ın petrol tesislerine yönelik bir tahribat meydana gelmedi; zira bu tesisler saldırının bir parçası olarak hedeflenmedi. İkincisi ise, saldırının hedefindeki tesislerdeki fiziksel etkiler beklenenden daha hafif kaldı.
İsrail, planladığı saldırıyı istediği gibi gerçekleştiremeyebilir. ABD başta olmak üzere birçok Batılı ülke, petrol piyasaları üzerinde olumsuz etkiler yaratacak bir duruma karşı önlem almak için çaba sarf etti. Saldırıdan önce, İsrail’in stratejisini detaylandıran belgelerin sızdırıldığı iddia edildi; bu belgeler İran’a yakın Telegram kanallarında yer aldı.
Sonuç olarak, saldırı beklenenden daha az kapsamlı bir operasyonla sınırlı kaldı. Ayrıca, İsrail, aynı dönemde Lübnan’ın güneyindeki askeri faaliyetlerini de durdurduğunu duyurdu.
Sızdırılan belgelerde, hedef alınan tesislerle ilgili bilgilerle birlikte çok sayıda detay yer alıyordu. Hangi uçakların kullanılacağına dair veriler ve muhtemel geçiş yolları hakkında bilgilere ulaşıldı. Sızıntının Pentagon kaynaklı olduğu tespit edildi ve bu durum ABD’de soruşturmalara sebep oldu; ancak kamuoyundaki yankıları minimal kaldı.
BATI’NIN PETROL PİYASASI ENDİŞELERİ
Bir süre önce, ABD’nin İsrail’i “İran’ın petrol tesislerini hedef almaması” konusunda uyardığı ortaya çıkmıştı. Petrol tesislerinin güvenliği, zira İran, dünya genelinde en fazla petrol rezervine sahip üçüncü ülke, doğalgazda ise ikinci sıradadır.
İran, çoğunlukla doğalgaz tüketerek, petrol üretimindeki bir aksamanın piyasada kısa vadede önemli dalgalanmalara yol açacağı değerlendirilmektedir. Bu süreç, Amerika’nın petrolle ilgili endişeleri ve Afrika’daki imtiyaz kayıpları yaşayan Fransa’nın tavır değişikliklerini de gündeme getirmektedir.
İRAN’IN ENERJİ PROJELERİ
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), İran’ın enerji profilini incelerken petrol üretiminde 2023 için bir artış eğilimi gözlemlediğini bildirmektedir. İran’ın toplam petrol ve sıvı üretimi, 2020 yılında günde 3 milyon varilin altında kalırken, 2023’te bu rakamın ortalama 4 milyon varile ulaştığı belirtilmektedir. Bu üretimin büyük bir kısmı ham petrol olup, geri kalan kısmı kondensat ve hidrokarbon gaz sıvılarıdır.
Ayrıca elektrikte de bir not düşmek gerekirse; İran, 2022 yılında 361 TWh net elektrik üretmiştir ve bunun yüzde 93’ü fosil yakıt kaynaklarından sağlamıştır. IEA, İran’ın güneş ve rüzgar enerjisine dayalı yenilenebilir kaynaklar için 2025 yılı itibarıyla 10 GW kapasiteli hedef belirlemektedir. Bununla birlikte, güneş paneli üretimi konusundaki projeler sürekli olarak gündemdedir. İran, Basra Körfezi’nde yer alan Buşehr nükleer santralinden de elektrik üretmekte olup, ikinci bir santralin 2028’de faaliyete geçmesi planlanmaktadır.
PETROL FİYAT ARTIŞI TAHMİNLERİ
Petrol ile ilgili önemli bir diğer veri, İran’ın Çin’e yaptığı petrol satışıdır. Çin’den elde edilen aylık yaklaşık 2 milyar dolarlık petrol geliri, İran için stratejik bir kaynak niteliğindedir. İran’ın petrol ihracatının büyük bir kısmı Çin üzerinden gerçekleşmiştir.
Bu nedenle, İran petrolünün piyasadan çekilmesi veya arzında yaşanacak muhtemel bir azalma, uluslararası alanda etkilerini gösterecektir. Goldman Sachs, İran’ın petrol üretiminde bir sorun yaşanması durumunda, brent petrol fiyatında yaklaşık yüzde 25’lik bir artış beklediğini belirtmiştir. Bu, brent petrolün varil fiyatını 80 dolardan 100 dolara çıkarabilir. Körfez ülkeleri üretim açığını kapatmak için çabalayabilir, ancak hem kapasite hem de termin sorunları yaşanacağı öngörülmektedir. Goldman Sachs ayrıca, İran’ın enerji altyapısının zarar görmesi durumunda petrol fiyatının 200 dolara kadar yükselebileceğini öngören açıklamalara da yer vermektedir.
Ayrıca, İsrail’in saldırısından sonra Goldman Sachs, 2025 yılı için petrol fiyatının 76 dolar olacağı yönünde mütevazı bir tahminde bulunmaktadır. Kuruluş, devam eden çatışmaların etkisini de genel tabloya dâhil etmiştir.
İKİ KUTUPLU DÜNYADA DEĞİŞİM
Bu ve benzeri gelişmeler, istesek de istemesek de BRICS olarak adlandırılan Doğu Bloku’nun dünya sahnesinde ikinci bir kutup olarak kabul edilmeye başlandığını göstermektedir. İsrail’in saldırgan tavrı, Doğu Bloku’nun varlığıyla ve Batılı ülkelerin denetimiyle sınırlandırılmış durumda. Dünyanın ucuz petrol arayışı, bu bağlamda gittikçe artan bir öncelik kazanmaktadır.
Bu örnek olayları göz önünde bulundurarak, yeni dünya siyasetindeki tarafların pozisyon alma süreçlerinin şekillendiği söylenebilir. Gelecek dönem, ikincil öneme sahip ülkelerin tutumlarıyla belirlenecektir.
YAPTIRIMLARIN ETKİLERİ
Batı’nın mevcut koşullarda ucuz petrol ihtiyacına yönelik uyguladığı tedbirlerle birlikte, yaptırımların etkileri de uzun süredir tartışma konusu olmuştur. Kısa vadede beklenilen sonuçları getirmeyen yaptırımlar, artık daha fazla gözden geçirilme ihtiyacı taşımaktadır.
Örneğin, Rusya yönetimi savaş koşullarının ekonomik yansımalarını faiz oranlarını artırarak azaltmaya çalışmaktadır. Ancak, savunma sanayi için kamu şirketlerine özel düşük faizli krediler verilmektedir.
Rusya ayrıca, kamu sektöründeki yolsuzlukla mücadele için peş peşe soruşturmalar gerçekleştirmektedir. Bu yolla, devletin en önemli kurumlarındaki bürokratlara yönelik incelemeler yapılmaktadır. Tüm bunlar, hükümet içinde bir panik durumu yaratıyor gibi görünmektedir.
İran ise, sürekli bir tehdit altındadır. Çin’in gümrük ve sanayi alanında karşılaştığı bazı zorluklar da artarak etkisini hissettirmeye başlamıştır.
Bu durum, BRICS ülkeleri arasında ekonomik işbirliğinin hem çeşitlenmesi hem de artması umudunu doğurmakta, grup içi ticaretin genişlemesi ve yeni ödeme sistemlerinin uygulanma süreçlerini gözler önüne sermektedir. Bunun yanı sıra, askeri işbirliklerinin de daha fazla ivme kazanması öngörülmektedir.