Transpasifik: Arz Aşan Bulgar Elektriği ile İki Yönlü Gelir Fırsatları Yaratıyor

MEHMET KARA

Türkiye, 40 yıl önce komşu ülkelerden elektrik alırken, bugün bunun karşılıklı bir alışverişe dönüştüğünü gözlemliyoruz. Elektrik, nerede daha ucuzsa oradan pahalı olan yere akıyor. Bu ticaret imkanı, elektrik sektöründeki oyunculara çeşitli fırsatlar sunuyor. Konuyla ilgili değerli fikirlerini, Transpasifik Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Kıvanç Görkem Üçlertoprağı’ndan dinliyoruz. İlk başta farklı bir konuya odaklansak da, Görkem Üçlertoprağı Bir Finansçı’nün sorularını yanıtladıktan sonra, sohbet başka yönlere kaydı.

Transpasifik Enerji’nin ana faaliyet alanları nelerdir?

Biz, enerji ticareti, enerji danışmanlığı, iş geliştirme ve enerji yatırımlarının fizibilitesi gibi konularda faaliyet gösteriyoruz.

Şirketiniz Türkiye ile sınırlı mı, yoksa uluslararası alanda da mı çalışıyorsunuz?

Hayır, hem Türkiye’de hem de yurtdışında büyük ölçekli doğalgaz ve elektrik alım-satım işlemleri gerçekleştiriyoruz. LNG ve elektrik alanında sınır ötesi ticaret faaliyetlerimiz de mevcut. Bunun yanı sıra, güneş enerjisi yatırımları ve yeni enerji projelerinin fizibiliteleri üzerine çalışıyoruz.

Kurulumu tamamlanmış projelerle faaliyetlerinizi destekliyor musunuz?

Danışmanlığını üstlendiğimiz projeler arasında, yalnızca bir şirketin sahip olduğu dünyanın en büyük çatı projesi olan bir demir-çelik fabrikası yer alıyor. Ayrıca, Türkiye’de yeni tamamlanmış şebekeye bağlı yaklaşık 100 MW büyüklüğünde arazi GES kurulumunu da gerçekleştirdik. Bu projeler, güneş enerjisi alanında dikkat çeken yatırımlar arasında bulunuyor.

Gerek iç pazarda gerekse dış pazarda gördüğünüz Türk girişimcilerinin özellikleri nelerdir?

Türk girişimcileri, zorlukları aşmayı başarabilen, sürekli değişen koşullarla mücadele eden ve finansman bulmakta zorluk çeken ancak son derece cesur ve hırslı yatırımcılardır. Yaptıkları işler, gerçekten takdire şayandır. Türkiye’nin zorlu coğrafyası, onların diğer ülkelerde daha başarılı olmalarını sağlıyor.

Enerji yatırımcıları yurtdışına yöneliyor mu?

Son dönemlerde, özellikle Romanya’nın popüler bir pazar haline geldiğini görüyorum. İtalya ve İspanya’da da önemli girişimler var. Ancak bu ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarının, Türkiye’den çok daha hızlı bir şekilde artış gösterdiğini belirtmek isterim. Bu durum, özellikle bahar ve yaz aylarında fiyatların düşmesine sebep oluyor. Bu duruma İngilizce “Capture Rate” yani piyasa fiyatından alınabilen oran diyoruz ve bu oran düşüş gösteriyor. Bu da yatırımların geri dönüş sürelerini uzatıyor. Bu hususa dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Gelişmiş yazılımlar ve dijital çözümlerle bu riskleri yönetmek mümkün mü?

Türk yatırımcıları biraz aceleci ve gözü kara. Birileri bir yerde işin kolay olduğunu söylese, hemen o yöne yöneliyorlar. Şartları pek dikkate almadan hareket ediyorlar. Örneğin, gelen proje fizibilite raporlarında, Bulgaristan’da megavatsaat başına 70 € gibi fiyatlar var dediklerinde, ben de “varsa alıcısı, ben satarım” diyorum. Ancak savaş nedeniyle fiyatlar çok hızlı yükseldi. Bu, insanların aklında bir iz bıraktı ve hala bu fiyatlar ışığında yatırım yapmayı düşünüyorlar. Gerçekçi fizibiliteleri olan projeler, birkaç yıl sonra hayal kırıklığına dönüşebilir.

O halde ne öneriyorsunuz?

Öncelikle, elektrik artık yalnızca bir enerji kaynağı değil. Belli saatlerde talep olduğunda bir değer ifade ediyor. Bu durum, günümüzün önde gelen sorunlarından biri.

Peki Türkiye’de hâlâ saatlik fiyatlandırma devam ederken, 15 dakikalık dilimlere geçiş hakkında bir öngörünüz var mı?

Bunun, EPİAŞ ve paydaşlarının bir konsensüs ile karar vermesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak öncelikle, Türkiye’de negatif fiyatlandırmaları konuşmalıyız.

Negatif fiyatlar konusunda biraz bilgi verebilir misiniz?

Avrupa’da artık sıkça görülen bir durum. Kömür santralleri ya da nükleer santraller, esnek olmadıkları için sistemde enerji fazlası oluştuğunda kapanmıyorlar. Dolayısıyla, para vererek de olsa çalışmaya devam ediyorlar. Bahar ve yaz aylarında, güneş ve rüzgârın fazla üretim yaptığı dönemlerde de benzer şekilde bir enerji fazlası yaşanıyor. Türkiye’de TEİAŞ bunun yönetimini yük-al veya yük-at şeklinde gerçekleştiriyor, ancak Avrupa’da daha çok negatif fiyatlama ile çözülüyor.

Gece saatlerinde fazla elektriği ücretsiz vermek, arz-talep dengesini etkilemez mi?

Bazen sıfıra çalışmaya razı olan rüzgâr santralleri ya da kömür santralleri, kapatmak yerine bu şekilde çalışmayı tercih edebilir. Çünkü onların durdurulması, maliyeti artırıyor. Dolayısıyla, negatif fiyatların devreye girmesi gerekiyor.

Rüzgâr santralini durdurmak mümkün mü?

Evet, durdurabilirsiniz, ancak bunun da bazı maliyetleri var. Belirli çalışma saatleri ve bakım sözleşmeleri var. Özetle, sıfıra çekilmesi yeterli olmuyor.

Talep yokken durmayan santrallerin maliyetlerinin işletmeciye yüklenmesi haksızlık yaratmaz mı?

Dünyada bu yönde bir ilerleme var. Belirli saatlerde negatif fiyatların oluşması, talebi yönetmeyi kolaylaştırıyor. Elektrikli aracınızla şarj olurken, hiç para ödemek bir yana, para alarak şarj etme imkanınız oluyor. Örneğin, bir belediyenin elektrikli otobüslerini sıklıkla kullanılmadığı saatlerde imalat yapan bir tesisi enerji sağlaması için yönlendirebilirsiniz. Bu sayede, enerjinin ucuz olduğu saatlere üretimi kaydırabiliyoruz. Dolayısıyla, bu yönlere de bakılmalı.

Negatif fiyat uygulamasının Türkiye’ye gelmesini ister misiniz?

Evet, gelmesi gerekiyor. Bulgaristan’da negatif fiyatlarla elektrik ticareti gerçekleştirirken, Türkiye’ye bu enerjiyi üste para alarak getirdik.

Bu ticaretin hangi tarihte ve ne kadarlık bir hacimde olduğunu paylaşabilir misiniz?

Bu detaylara girmem doğru olmaz, ancak bahar aylarında gerçekleştiğini söyleyebilirim.

Bu durum hidroelektrik santrallerin yüksek üretim yaptığı dönemlerle mi ilgili?

Kesinlikle etkileniyor ama fiyat sıfırken bu ticaret, her durumda yapılabilir.

O halde, Bulgaristan’dan fazla elektriği Türkiye’ye getirerek iki taraftan da para kazanmış oldunuz değil mi?

Evet, özetle böyle. Elbette arada iletim ücretleri ve diğer masraflar mevcut. Ancak bu da işin şakası.

Sektördeki diğer oyuncular da bunu biliyor mu?

Kesinlikle, bu yaşanan bir durum. Kaliforniya gibi yerlerde, yenilenebilir enerji kaynaklarının yoğun olduğu durumlarda, bazen fazla elektriği yakındaki eyaletlere satmak için para veriyorlar. Sistemimizde bu yükün altından kalkmazsak, aksi halde sistem çökebilir. Yenilenebilir enerjinin payı arttıkça, bu tür konular daha fazla gündeme gelecek.

Görkem Üçlertoprağı, Bulgaristan-Türkiye arasındaki elektrik ticareti sürecinde, iki taraftan nasıl fayda sağlandığını anlattı. Umarız bu sistem Türkiye’nin enerji piyasasında da uygulanmaya başlanır.

Mehmet KARA – Bir Finansçı

İlgili Yazılar

Astor Enerji’nin Trafo Bobinleri Hijyenik Ortamda Sarıldığından Tescillendi!

Enerjisa Üretim’de Z Kuşağının Egemenliği Kapıda!

Astor Enerji, Bulgaristan’a Trafo Taşıma İşlemi Gerçekleştirdi!