Geride bıraktığımız 2018’in ortalarından itibaren, 2019’un ilk çeyreğine kadar gelinen süreçte ekonomistler artık slumpflasyon denilen durumdan bahseder duruma geldi. Birçoğumuzun hayatında ilk defa duyduğu bu kavram, tahmin edebileceğiniz gibi enflasyon ile ilgili. Zira kavramın en kısa tanımı „yüksek enflasyon beraberinde devam eden ekonomik küçülme” şeklinde yapılabilir. Bu anlamda slumpflasyon kavramı, stagflasyon denilen durumdan küçük bir farkla ayrılır.
Stagflasyon: Ekonomik büyümenin durması (sıfır büyüme) buna ek olarak, enflasyonun yüksekliği. Tabi buradaki enflasyon yüksekliği slumpflasyon tanımındaki kadar yüksek değil.
Aslında politik ve ekonomik anlamda dünya devi diyebileceğimiz ülkelerin de zaman zaman yaşadığı bu durum, atlatılana kadar pek de sevimli görünmüyor. Özellikle Türkiye piyasalarında hakim olan güvensizlik algısı ile birleşince, bu duruma düşmek güncel durumda hiçbir ülkenin isteyeceği bir şey değil. Ancak ülkemizin jeopolitik konumu, sınırlarımızda yıllardır süregelen savaşlar ve bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomiyi etkileyen „Trump” etkisi birleşince iş, stumpflasyon göstergelerine kadar geldi.
Ekonomilerde Slumpflasyon Sebepleri
Ekonomilerin slumpflasyon kıskacına girmesine etki eden en büyük sebeplerden biri GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla). Aslında adına ekonomik kriz dediğimiz birçok durumu tetikleyen şey de bu.
Havalı ekonomik terimler ve kısaltmalarla haberlere sık sık konu olan GSYH’nin tanımı aslında çok basit hatta sadece üç hece: Ü-re-tim. Bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerine GSYH diyoruz. Yani GSYH’nin yükselmesi, ülkemizin üretmesine bağlı ve başka bir yolu yok.
Moda tabiri ile ekonomide „büyük resme” baktığımızda slumpflasyon denilen duruma gelmemizdeki sebep de yine üretimdeki azalma yani GSYH’deki düşüş veya durağanlık. Zira ülke ekonomileri için küçülme, daralma, duraksama veya büyüme gibi yorumlar yaparken dikkate alınacak en önemli unsur “üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeri” oluyor. Yani bir başka deyişle slumpflasyon oluşumu bir diğer moda tabir olan resesyondan (ekonomide daralma, gerileme) kaynaklanıyor.
Slumpflasyon Yaşayan – Kapısından Dönen Ülkeler
Adeta birbirleri ile akraba olan resesyon, stagflasyon ve slumpflasyon durumlarından biri ortaya çıktığında diğerlerinin habercisi oluyor. Bu noktada, özellikle 1980’lerin Japonyası konu hakkında ilginç bir örnek teşkil ediyor.
Tıpkı ülkemizde olduğu gibi dünyanın diğer ülkelerinde meydana gelen ekonomik krizler, öncesinde hızla büyüyen bir nevi “balon” piyasalar ve sektörler barındırıyor. Bu noktada yine ülkemizin durumuna benzer bir şekilde, 1980’lerin Japonya’sında “emlak balonu” olarak tabir edilen suni bir değerlenme durumu söz konusu idi. Bn noktada, Japonya’nın yüksek standartlara sahip bazı bölgelerinde, metrekare başına emlak fiyatları dolar cinsinden binlerle ifade edilecek kadar yükselmişti.
Bu gelişmelerin üzerine tedbir amaçlı ekonomiye müdahale eden Japon Ekonomi Bakanlığı, ülke tarihinde “kayıp 10 yıl” olarak adlandırılan bir sürecin fitilini ateşledi ve takip eden 10 yıl Japon ekonomisi zaman zaman resesyon, zaman zaman küçülme olarak niteleyebileceğimiz durumlarda kaldı. Bu süreçte hiçbir pozitif büyüme söz konusu değildi. Yani Japonya 10 yıl boyunca stagflasyon ve slumpflasyon arasında bir cendere yaşadı.
Krizden Çıkarılacak Dersler
Dünyanın bu olaydan çıkardığı en büyük ders ise üretim tabanlı ekonominin desteklenmesi ve merkez bankası müdahalelerinin çok dikkatli ve minimum seviyelerde yapılması gerektiği oldu. Günümüz Japon sanayisinin geçmişini mercek altına aldığımız zaman, ülkelerin öz kaynaklarını üretime dönüştürerek en kötü durumlardan, en güçlü şekilde çıkabileceğini somut olarak görebiliriz.
Bu noktada, ülkemizde sık sık sözü geçen “yapısal reformların” bu amaç için zemin hazırlayan çalışmalar olması, ülke ekonomimiz açısından umut verici gelişmeler olarak nitelendirilebilir.
1 Yorum