“Ücretsiz Zeytin-Peynir; Uygun Fiyatlı Telekom ve Elektrik İmkanları” – Mehmet KARA

Türkiye’de gündem her zaman dinamik bir seyir izler. Ancak son dönemde yaşanan değişimlerin hızı gerçekten dikkat çekici bir seviyeye ulaştı.

Ortadoğu’daki çatışmalar, yeni doğan bebeklerin özel hastanelerde kötü muamele görmesi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 25 yıldır tutuklu bulunan terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşmaya davet etmesi üzerine tartışmaların alevlenmesi, CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı’nın terörle bağlantılı suçlamalarla tutuklanması gibi olaylar arka arkaya gündeme düşmektedir.

Bu konuların yanı sıra, enflasyon beklentileri, faiz indirimleri ve asgari ücret artışları gibi ekonomik başlıklar da tartışma konuları arasında yer almakta, ancak hemen diğer olayların gölgesinde kalmaktadır.

Ekonomi ile ilgili bir diğer tartışma konusu enerji ile alakalıydı. Yeni düzenleme, elektriğini pazarlıkla temin etmeyen ya da daha önce belirlediği tedarikçi tarafından portföyden çıkarılan tüketicilere uygulanacak elektrik fiyatları hakkındaydı. Temelde, yaklaşık 1000 TL’lik elektrik tüketimi olan konut abonelerinin faturalarının artmasına neden olacak bir değişiklik yolda olduğu haberleri gündemi sarstı.

Söz konusu haberler, resmi olarak yalanlanmamıştı. Bu da durumu kabullenmek gerektiğini gösteriyor. Elektrik tüketim tarifelerini belirleyen kurumun Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) olduğu bilinse de, durumu netleştirmek ve uygulanacak yeniliği savunmak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’a düştü.

Bakan Bayraktar, konut abonelerine sağlanan elektrik desteğinin daraltılmasını bir haksızlık olarak nitelendirerek, daha adil bir sistemin kurulacağının altını çizdi. İlk bakışta, “Evet, bu olumlu bir değişiklik” denebilir. Ancak insanın aklında hemen bir soru belirmiyor mu? Yıllardır süregelen bu “adaletsiz” uygulamanın arkasındaki güçler aynı değil mi?

Belki de bu soruya yanıt almak yerine, “evet öyleydi” diyerek durumu kabullenmek daha mantıklı. Çünkü, “bugünkünden daha adil” bir sistem önerisine karşı çıkmak, uygulayıcıların aynı olması nedeni ile pek anlamlı değil. Ancak beklenen yeni düzenlemeyi kalıcı bir çözüm olarak görmek de yanıltıcı olabilir. Neden böyle düşündüğümü anlatacağım.

Aslında, sübvansiyonlu elektrik tüketenlerin sayısını azaltmayı hedefleyen yeni politika, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından belirlenen ekonomik stratejilerin enerji sektöründeki uzantısından başka bir şey değil. Fakat, enerji meselesi Enerji Bakanlığı’nın konusuyken ve EPDK durumu açıklığa kavuşturmak için geri planda kalmayı tercih ederken, mesele bağımsız bir konuymuş gibi algılanıyor.

Uygulanan ekonomik politikaların özü, serbest piyasa anlayışını desteklemektir. Bu yaklaşım, ekonomideki sorunların çözümünü sağlamayı hedefliyor.

Aslında, özel sektör elektrik sağlayıcıları EPDK’dan belirli adımlar bekliyor, ve Mehmet Şimşek’in öngörülerinin gelmesi bu aktörler için hoş bir haber olmalı. Zira 2001 yılında başlayan serbestleşme süreci bazı oyuncular için kaygı verici hale gelmişti. Çünkü yasalar serbest bir elektrik piyasası öngörürken, uygulamadaki idari ve siyasi meseleler piyasanın karışıklığını artırmıştı.

Görünüşe göre, EPDK’nın kurulmasındaki düşünce yapısı, Mehmet Şimşek’in kişiliğinde ve politikalarında yeniden canlanıyor. Ancak atılan adımlar, o düşüncenin gereğini tam anlamıyla karşılamaktan uzak. Zira serbest bir enerji piyasası oluşturma anlayışı, elektriği tamamen ticari bir ürün olarak değerlendirmeyi gerektirir. Bu temelde, herhangi bir ürün veya hizmetin fiyatlandırılmasına maliyetlerin ve arz-talep dengesinin dikkate alınması gerektiğini savunur ve sübvansiyonları reddeder.

Peki, düşük gelirli hanelerin elektrik faturalarının artmasını kabullenen bir yaklaşım mümkün mü? Resmi görüş, bunun kabul edilemez olduğu yönünde. Teknik olarak, piyasanın kimseyi koruma amacını gütmemesi beklenir; ancak siyaset devreye girdiğinde belli grupların desteklenmesi kaçınılmaz hale gelir. Önemli olan, bu desteğin nasıl olacağıdır.

Görünen o ki, Mehmet Şimşek politikalarının uygulamaya geçmesiyle birlikte, serbest piyasa anlayışının sürdürüleceği bir süreç başlayabilir. Enerji yönetiminin rolünü sorgulamak gayet doğal, fakat ekonomi yönetiminin bir sonraki adımı elektrik fiyatlarını maliyetleri yansıtacak şekilde dalgalandırmak olabilir. Bu tür bir adım, dar gelirlilere destek verilirken kamu bütçesinden kaynak aktarımını içerir.

Tekrar başa dönecek olursak, belki abartılı bir ifade olacak ama elektrik piyasasının ticari açıdan geleneksel ürünler gibi değerlendirilmesi gündemde. Durumu daha iyi ifade edecek bir benzetme ise, elektrik sektörünün Türk Telekom’un özelleştirilmesinden sonraki iletişim alanındaki dönüşümüne benzer bir yapı kazanmasıdır.

İlgili Yazılar

“Ücretsiz Peynir, Telekom İhtilali ve Ekonomik Elektrik: Mehmet KARA’nın Derin Analizi”

“ChatGPT ve Geleceğin Devleri: TÜİK, Microsoft, Google, Amazon ve Nükleer Enerji Üzerine Mehmet KARA’nın Analizi”