İsrail ve İran Arasındaki Çatışmanın Eşiğinde: Savaş Senaryoları – Haluk DİRESKENELİ

Zorlu dönemlerden geçmekteyiz. İsrail’in savaşı yayarak İran tesislerine saldırması, bölgeyi ciddi bir krizin eşiğine getirebilir ve çok sayıda karmaşık sonuca yol açabilir. Bu durumda her tarafın tepkilerini ve olası gelişmeleri şu şekilde analiz edebiliriz:

İsrail’in İran tesislerine yapacağı olası bir saldırı

İsrail, uzun bir süredir İran’ın nükleer programını bir tehdit olarak değerlendirmekte. Özellikle son dönemlerde artan gerilim, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik olası saldırı planlarına dair spekülasyonları gündeme getirmiştir. Eğer İsrail bu eylemi gerçekleştirirse, büyük ihtimalle İran’ın nükleer ve askeri altyapısını hedef alarak çatışmanın yoğunluğunu artıracaktır. Ancak bu adım, İsrail için önemli riskler içermektedir.

İran’ın olası tepkileri

İran, söz konusu bir saldırıya hızlı ve güçlü bir yanıt verebilir. Olası tepkiler arasında şunlar olabilir:

Roket saldırıları: İran, İsrail’e doğrudan roket ve füze saldırıları düzenleyebilir. Bunun yanı sıra Hizbullah gibi bölgesel vekil güçlerini devreye sokarak Lübnan’dan yapılan roket saldırılarını artırabilir.

Deniz güvenliğini tehdit etme: İran, Hürmüz Boğazı’nı kapatarak dünya enerji pazarlarını sarsacak büyük bir adım atabilir. Bu, petrol fiyatlarının ani şekilde yükselmesine ve küresel ekonominin zarar görmesine neden olabilir.

Siber saldırılar: İran, İsrail ile ona destek veren Batılı ülkeler aleyhine geniş çaplı siber saldırılar gerçekleştirebilir. Ayrıca, bölgedeki vekil savaşçı grupları kullanarak İsrail ve müttefiklerine karşı saldırılara başlayabilir.

ABD’nin rolü

ABD, İsrail’in stratejik müttefiki olarak her zaman onun güvenliğini koruma sorumluluğunu taşımaktadır. Eğer İsrail, İran’a karşı böyle bir saldırı düzenlerse, ABD’nin müdahil olması oldukça muhtemeldir.

Askeri destek: ABD, İsrail’e hava savunma sistemleri, askeri mühimmat ve istihbarat desteği sunabilir. Bu sayede İran’ın muhtemel misilleme saldırılarına karşı İsrail’i koruma altına alabilir.

Diplomatik baskı: ABD, İran’a yönelik ekonomik yaptırımları artırarak uluslararası alanda baskıyı yoğunlaştırabilir.

Ancak ABD’nin müdahalesi, İran ile doğrudan bir çatışmaya dönüşebilir ki bu durum Washington’un Ortadoğu’daki askeri varlığını artırma riskini de beraberinde getirir.

Arap ülkelerinin tepkisi

Bölgedeki Arap ülkelerin tutumları karmaşık bir yapı sergileyebilir. Bazı Arap devletleri, İran’ın bölgedeki yükselen etkisinden kaygı duyduğundan dolayı dolaylı yollardan İsrail’in adımını destekleyebilir:

Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri: İran karşıtı politikaları ile tanınan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, açıkça İsrail’in İran’a saldırısını desteklemese de İran’ın zayıflamasını isteyebilir. Ancak bu ülkeler, kamuoylarında olumsuz bir tepki yaratmamak için açık bir şekilde İsrail’in yanında durmaktan kaçınabilirler.

Mısır ve Ürdün: İsrail ile diplomatik ilişkileri bulunan bu ülkeler, tarafsız bir tutum sergilemeye çalışabilir, fakat bölgedeki gerilimleri azaltmak adına diplomatik çözümler arayabilirler.

Rusya ve Çin’in yaklaşımı

Rusya ve Çin, bu krizde çeşitli dinamiklerle hareket edebilirler:

Rusya: İran’ın önemli bir müttefiki olan Rusya, İsrail’in İran’a saldırısını kabul etmeyecektir. Suriye’de de etkin bir rol oynayan Rusya, İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışmanın olmaması için çaba gösterebilir. Aynı zamanda İran’a askeri destek vererek, diplomatik müzakerelerin hız kazanmasını sağlayabilir.

Çin: İran, Çin için önemli bir enerji tedarikçisidir. Bu nedenle Çin, ekonomik çıkarlarını korumak adına İran’a siyasi destek sunabilir. Bununla birlikte, İsrail ile de iyi ilişkilerini sürdürmek istediği için doğrudan müdahaleden kaçınacaktır. Çin’in amacı, bölgedeki istikrarsızlıkların artmasını önlemektir.

Bu aşamada Türkiye’nin sessiz kalması ve gereksiz hamasi söylemlerden uzak durması önemlidir. Türkiye’nin coğrafi konumu onu zor bir durumda bırakabilir. Geleneksel tarafsızlık politikalarımızı sürdürmek, en doğru yaklaşım olacaktır.

İsrail’in İran’a yönelik bir saldırı gerçekleştirmesi, bölgedeki çatışmaları geniş bir alana yayarak, bölgesel bir krizi küresel bir krize dönüştürebilecek tehlikeli bir gelişme anlamına gelecektir.

İlgili Yazılar

“Ukrayna Krizi: Türkiye’nin Enerji Güvenliği Üzerindeki Etkileri – Haluk DİRESKENELİ”

Suriye Krizi ve Türkiye Üzerindeki Etkileri: Haluk DİRESKENELİ’nin Değerlendirmesi

2025 Enerji Piyasaları: Geleceğe Dair Öngörüler – Haluk DİRESKENELİ