Enflasyonla Savaştaki Yanlış Adımlar: Dikkat Edilmesi Gerekenler

TÜİK Ekim ayı enflasyon oranlarını açıkladı: Yıllık enflasyon yüzde 48,6, aylık enflasyon ise yüzde 2,88 olarak belirlendi. İstanbul Ticaret Odası (İTO) ise İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi’ne göre yıllık enflasyonun yüzde 59,1, aylık enflasyonun ise yüzde 3,6 seviyelerine ulaştığını geçtiğimiz hafta sonunda açıkladı. TÜİK’in mevsim etkilerinden arındırılmış enflasyonu açıkladığında, bu değerin yüzde 2,88’in altında kalacağını öngörüyoruz. Muhtemel seviye yüzde 2’nin biraz üzerinde olacaktır. Merkez Bankası’nın istediği yüzde 1,5 düzeyine ulaşması beklenmiyor, fakat çok yüksek bir seviyede olmayacağı düşünülüyor.

Hem İTO hem de TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verileri, mevcut eksik ekonomi programının uygulamaya geçtiği Haziran 2023 tarihindeki değerlerin oldukça üzerinde gözükmektedir. O tarihte TÜİK’in açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 38,2, İTO’nun açıkladığı yıllık enflasyon ise yüzde 55,2 seviyelerindeydi. Grafik, Haziran 2023’ten bu yana her iki enflasyondaki değişimleri ve yıllık ticari kredi faizinin gelişimini bir arada göstermektedir.

Bunun sebepleri arasında iki ana neden öne çıkmaktadır. İlk olarak, programın temel bir öğesi olarak faiz artırımı ve kredi miktarı sınırlamaları ön plandadır. Ayrıca, bütçe açığının tehlikeli seviyelere çıkmasını engelleyen önlemler alınmıştır. Ancak bütçeye gelen yükü artıran ihale yasası değişiklikleri yapılmamıştır. Yüksek gelir gruplarından alınan vergi oranları artırılmamış, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri kapsamında verilen yüksek gelir garantilerine dair yapılanabilirlik raporları ve ihale süreçleri yeterince denetlenmemiştir. Programın yarıda kesileceğine ilişkin belirsizliklerin azaltılması için adımlar atılmamış ve örneğin Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınmasına yol açacak kararname kaldırılmamıştır. TÜİK’in açıkladığı istatistiklere güveni artıracak yapısal değişiklikler de gerçekleştirilmemiştir. Daha önemlisi, adil ve hızlı işleyen bir hukuk sisteminin oluşturulması ile ilgili bir plan dahi yapılmamıştır.

İkinci sebep ise politika faizinin oldukça kademeli bir şekilde yükseltilmesidir. Haziran 2023’teki yüzde 8,5 seviyesinden, yüzde 15’e kadar çıkılmıştır. 2023 yılı içerisindeki her Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz artırımı olmuştur. Aralık ayında ise bu oran yüzde 42,5’e ulaştırılmıştır. Şu anki politika faizi Mart 2024 toplantısında yüzde 50 düzeyine çıkmıştır: Bu seviye oldukça yüksektir. Ayrıca, bu süreçte Merkez Bankası’nın swap ihaleleri yoluyla bankalardan geçici olarak döviz alıp, onlara TL vermesi söz konusu olmuştur. Bu ihalelerde oluşan faiz oranı üç aya kadar geçerli olduğu için politika faizinin oldukça altında kalmıştır. Sonuç olarak, kredi faizleri de kademeli bir şekilde artış göstermiştir. Grafik, ticari kredi faizinin enflasyonla mücadele için gerekli seviyelere ancak 2024’ün bahar aylarında ulaşacağını açıkça göstermektedir. Özellikle programın başlamasından sonraki ilk aylarda döviz kurları büyük bir artış göstermiş, dolayısıyla enflasyon da yükselmiştir. Eğer politika faizi birkaç toplantıda hızlı bir şekilde yükseltilmiş olsaydı, ne enflasyon ne de döviz kurlarındaki bu kadar büyük artışlar yaşanmazdı; ayrıca daha sonraki yüksek kredi faizlerine de ihtiyaç duyulmazdı.

Yine de, şu noktayı belirtmek önemlidir. Eğer yarıda kesilmezse, mevcut eksik program ile bile, yıllık enflasyonun son aylardaki düşüş eğilimini devam ettireceğini göreceğiz. Ancak, 2025 sonunda yıllık enflasyon, Orta Vadeli Program (OVP) tahminlerinin belirgin bir şekilde üzerinde gerçekleşecektir. Bunun yanı sıra, programın eksiklerinin giderilmesine yönelik herhangi bir adım atılmadığı takdirde, enflasyondaki düşüş büyük ölçüde çalışanlar ve emeklilerin gelirlerini enflasyona karşı kayba uğratarak sağlanacaktır.

İlgili Yazılar

“Kaybolan Yetenekler: İhmal Edilen Potansiyelin Hikayesi”

“Bir Öğrencinin Bilime İlgi Duyması, Benim İçin En Büyük Mücadele Ödülü!”

Ambulanslarda MTV Kaosu: Çözüm Arayışları ve Sorunlar